Uluslararası İşitme Engelliler Haftası
[Sessizliğe Kulak Ver!] Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamama olarak tanımlanan ‘Engellilik’, farklı nedenlere bağlı olarak zihinsel, görme, işitme ve konuşma, ortopedik ve süreğen engelli olmak üzere beş temel başlıktan oluşmaktadır. Dünyada da engelliliğe yönelik uygulanan yasal düzenlemelerin yanı sıra engelliliğe dikkat çekmek ve halkı bilinçlendirmek amacıyla bazı günler ve haftalar belirlenmiştir. Belirlenen haftalardan biri ise “Uluslararası İşitme Engelliler Haftası” dır. Engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmek ve hayatlarına kolay şekilde devam ettirebilmelerini sağlamak devletin görevidir. Engelli bireylerin sayısının idari kayıtlar üzerinden tespiti ülkemiz ve özellikle engellilere yönelik politika geliştiren kurumlar açısından büyük önem arz etmektedir. Engelli nüfusa ilişkin veri ihtiyacını gidermek için Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca oluşturulan Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı; 1.422.159’u erkek, 1.107.542’si kadın olmak üzere 2.529.701’dir. Ağır engeli olan kişi sayısı 778.528’dir. Bunların %9,1’ ini işitme engelliler oluşturmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2008 yılından itibaren iki yılda bir düzenli olarak bireylerin genel sağlık durumunun ortaya çıkarılması ve kalkınma göstergeleri içerisinde önemli bir paya sahip olan sağlık göstergesine yönelik bilgilerin elde edilmesi amacıyla gerçekleştirilen Sağlık Araştırması kapsamında ise 2016 yılında 15 yaş üzeri nüfusta işitme sorunu olan birey oranı %4,5’tir. İşitme kayıpları, doğumsal ve doğumsal olmayan birçok nedene bağlı olarak oluşmaktadır. Ebeveynler arasında akrabalık, kalıtsal bazı hastalıklarda görülen işitme kaybı, annenin hamileyken kullandığı bazı ilaçlar ve geçirdiği hastalıklar, bebeğin doğum kilosunun düşüklüğü, yoğun bakım ünitesinde kalması, ağır sarılıklar, ateşli hastalık geçirmesi ve bebeğe verilen bazı ilaçlar işitme kaybına neden olabilmektedir. Ülkemizde yılda yaklaşık 1.200.000 bebek doğmakta ve her bin bebekten 2-3’ü ileri derecede işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran geçici işitme kayıplarıyla birlikte % 6’ya kadar çıkmaktadır. Engellilikten Korunma da taramalar; erken tanı için çok kullanılan ve en iyi sonuç veren yöntemlerdir. Dünya Sağlık Örgütü işitme kaybına yol açan faktörlerin %50′sinin önlenebilir olduğunu bildirmektedir. Bu nedenle Çocukların yeni doğan döneminde işitme taramalarından geçmesi, kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının zamanında ve eksiksiz yapılması son derece önemlidir. Sağlık Bakanlığı olarak bizim önceliğimiz işitme kayıplarını erken dönemde saptayarak tedavi ve rehabilitasyonunu sağlamak ve bu yolla engelliğin önüne geçmektir. İşitme kaybını erken dönemde belirlemek amacıyla ülkemizde Yeni doğan ve Okul Çağı dönemlerinde çocuklarımıza işitme taraması yapılmaktadır. Basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile işitme kaybı şüphesi olan bebekler erken zamanda teşhis edilebilmektedir. Yenidoğan bebeklerimize 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel hastanelerinin yer aldığı 1047 tarama merkezimizde işitme taraması, 62 tane referans merkezimizde de ileri tanı ve tedavileri gerçekleştirilmektedir. Bebeklerimizin tümüne ulaşılması hedeflenmekte ve ortalama yılda 2500 yenidoğana işitme kaybı tanısı konulmaktadır. Yine ilköğretimin 1. yılında, belirlenen protokoller çerçevesinde işitme taraması konusunda eğitimli sağlık personeli tarafından sahada tarama gerçekleştirilmekte, sorun saptanan çocuklarımız kulak burun boğaz uzmanlarına yönlendirilmektedir. Amacımız; geleceğimiz olan çocuklarımızın, tarama testleri ile erken dönemde saptanan ve tedavi edilebilen hastalıklar konusunda erken müdahalelerinin yapılarak yaşıtları, sağlıklı çocuklarla eşit koşullarda yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak ve sağlıklı bir nesil oluşturabilmektir. Ailelere düşen görev çocuklarının işitme taramalarını zamanında yaptırmak ve işitme kaybı saptandığında tedavi ve eğitim süreçlerine etkin bir biçimde dahil olmaktır. Bu sayede erken teşhis konup ve erken rehabilite edilen çocukların dil gelişimine paralel olarak; zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilir.
|